Sıfır Gelecek
Gezegen olarak ekolojik bir krizin ortasındayız. İçinde bulunduğumuz krize karşı uygun politikalar oluşturmamızın zamanı geldi de geçiyor. Kaybedecek bir saniyemiz dahi yok. Şu anda Yeryüzünün atmosferi, endüstri devrimi öncesi seviyelerden 1°C daha sıcak. Bilim insanları ardı ardına yayınladıkları raporlarla insan faaliyetlerinin sebep olduğu altıncı kitlesel yokoluşun içerisinde olduğumuzu söylüyor. Endüstri devriminden bu yana insan faaliyetleri bizi bugün içinde bulunduğumuz duruma, bir yol ayrımına getirdi. Önümüzde yalnızca iki seçenek duruyor. Ya küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlamak için üstümüze düşeni yapacağız ve sıfır karbon emisyonuna geçeceğiz ya da yaşamın sona erdiği bir gelecek ile yüz yüze geleceğiz.
Gezegenin sıcaklığının arttığını otuz yıldır biliyoruz. Bu geçen otuz yıl içinde iklim değişikliğini durdurmak için hükümetler sayısız adım atabilir, iklim adaleti temelli uluslararası bir sözleşme hayata geçirilebilir, kârları uğruna yaşamı yok oluşa sürükleyen fosil yakıt şirketlerine dur denebilirdi. Oysa bunların hiçbiri yapılmadı. İklim krizi ile baş etme imkanlarımız ve zamanımız gittikçe azaldı. Şimdi tüm dünyada iklim hareketine önderlik eden öğrencilerin, Fridays for Future’ın “Buradayız, çünkü geleceğimizi çaldınız!” çağrısına biz de ortak oluyoruz. İnsanlığın ve tüm canlı yaşamının yok oluşuna izin vermeyeceğiz. O yüzden biz de ya sıfır karbon gelecek ya da sıfır gelecek diyoruz!

İklim Acil Durumu
İklim krizi tüm canlı türlerinin varlığını tehdit ediyor. İklim krizi derinleşirken halkın gerçeğin söylenmesi talebine karar alıcılar sessiz kalmamalı. Bağlı oldukları meclis ve konseylerde iklim krizini gerçekte olduğu gibi, yani bir varoluş acil durumu olarak ele almalı ve “iklim için acil durum” ilan etmeli. Çünkü meselenin büyüklüğünü kabullenemezsek ihtiyaç duyduğumuz değişimi gerekli ölçek ve hızda sağlayamayacağız.
Net Sıfır Karbon Emisyonu
İnsan kaynaklı bir iklim felaketini önlemek için, sıcaklık artışı sanayi devrimi öncesi zamana göre maksimum +1,5 ° C ile sınırlandırılmalı. Bu da 2030 yılına kadar net sıfır sera gazı emisyonuna geçmemiz gerektiği anlamına geliyor. Gelecekteki bütün kararlar ve politikalar bu gerçekler üzerinden planlansın. Geleceğimizi karartan fosil yakıta veda edilsin, ormansızlaştırma sonlandırılsın ve topluluk odaklı, barışçıl, düşük karbonlu enerji politikasına geçilsin.
Ülkelerin sera gazı emisyonlarını azaltma taahhütlerinde bulunduğu 2015 Paris İklim Anlaşması’nı Türkiye hala Meclis’ten geçirmedi. Biliyoruz ki anlaşmada verilen sözler istediğimiz dönüşümü sağlamak için yeterli değil. Bu yüzden Türkiye hükümeti taahhütlerini güncelleyerek anlaşmayı bir an önce gündeme almalı. Anlaşmada karbon emisyonlarına yönelik azaltma sözleri bağlayıcı olsun veya olmasın hükümet emisyon azaltımını gezegene ve kendi vatandaşlarına sorumlulukları için hedeflesin ve uygulamaya geçirsin.


Adil Geçiş
Fosil yakıtlı santraller ve çimento, demir-çelik endüstrisi gibi iklime zarar veren tesisler de dahil olmak üzere ekonomiyi adil bir şekilde değiştirmek ve dönüştürmek şart. Çalışanların bu dönüşümün merkezinde olmalarını sağlayın.
İklim etkilerine, özellikle en kırılgan olanlar için etkili adaptasyon planları uygulayın. Etkileri önceden tahmin etmek,bu etkilere direnci artırmak ve etkin bir şekilde uyum sağlamak için harekete geçin. İklim adaletini sağlayın.